Metal Kalp Bölüm 18: Ailemden Bir Darbe
Gözlerimi araladım, yeni bir güne uyandım. Bir süre yataktan tavanı izledikten sonra ayağa kalktım, Adella'nın bana verdiği kıyafetler arasında bulduğum beyaz bir gömleği ve askeri pantolonu giydim. Saçlarımı ördüm, kemerimi taktım. Adella tabancamı sakladığı için silah kılıfım şu anlık boştu. Ama dolacaktı...
Aynaya baktım ve gülümsedim. Burada olmak bana tekrar umut vermişti. Kendimi sanki aylardır içinde bulunduğum o bitmez gecenin gün doğumundaymışım gibi hissediyordum. Kapıya baktım ve hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtım ve koridorda yürümeye başladım. Toplantıların yapıldığı küçük odanın yakınından geçerken duyduğum seslerle duraksadım. Bir saniye tereddüt ettim, ama sonra sessizce kapıyı araladım...
Adella delirmiş gibi bağırıyordu. Odada bulunan Benjamin, Ellie, Hanna, Elias ve Joseph - yani Bisu Timi - de an az onun kadar kızgınlardı, masada duran haritayı işaret ederek bağırıyorlardı.
"Son kez söylüyorum, adanın her tarafında muhafızlar var! Oradaydım, bizzat kendim gördüm! Acımaları yok! Chelle'in yaralarını sararken vücudundaki zincir, mermi, çarpma, kırık, yırtılma izlerini siz görmediniz! Chelle, sizin Kutup ayısı Michelle diye bildiğiniz kız, camdan atlamış! Onlardan kurtulabilmek için! Mahkemedeki yargı sistemini hepiniz biliyorsunuz- Elias sen de o sanık sandalyesinde oturdun, yaptıkları işkenceleri biliyorsun! Bisu Timi'ndeki herkesten daha iyi sen biliyorsun! Su altından yaklaşamayız, yer altından yaklaşamayız, havadan yaklaşamayız, bu yöntemleri sayıp durmayı bırakın Tanrı aşkına!"
"Biz yaparız diyoruz Adella! Bak, haritayı Hanna bizzat kendi elleriyle çıkardı. Tamamen güvenilir bir harita diyorum sana! Burada açık var, oradan yaklaşabiliriz! Bu kıyı kesiminde sadece siviller bulunuyor-"
"Siviller mi, sivil görünümünde askerler mi! Siz aptal değilsiniz, bırakın inadı diyorum! Eğer hükümet tarafından kimliğiniz ifşa edilip sesinizi tanımak için nanosensörlere emir yüklenirse ne yapacaksınız! İdam edileceksiniz! Ben de buna izin vermiyorum işte!"
"Oradakilerin sivil olduğunu Benjamin bizzat kendisi teyit etti-"
"SİZCE ONLAR SİZE YALAN VERİ YAYAMAZLAR MI APTAL!"
"KAPA ÇENENİ ADELLA!"
Önce Elias elini masaya sertçe vurdu, amacı Adella'yı susturmaktı. Birkaç saniye Adella ne konuştu ne de kıpırdadı. O birkaç saniye biter bitmez Adella, Elias'ın yüzüne sağlam bir yumruk attı. Elias yere çakıldı, burnundan su gibi kan geliyordu. Ama onu kaldırmaya çalışan Bisu Timi'ni durdurdu.
"Bunu hakettim."
Ayağa kalktı, Adella'ya yaklaştı.
"O zaman nasıl giriş yapacağız Adella? Kılık değiştirmemiz bizi ancak bir süreye kadar idare eder. Bu süre Şimeon'a suikast yapmaya yetmez!"
"Yeter Elias. Üstünde çalıştım, Chelle benimle iletişim kurduktan sonra hızlıca yola çıktım, 11 saat dayandı! Yanımıza maskelerin yedeklerini de alırsak bol vaktimiz olur!"
"İyi ama Adella, bir aksilik olursa diye B planın var mı?"
Adella duraksadı...
"Michelle orada olduğunu biliyorum, içeri gel."
Adella'nın gizemli film karakterleri davranışlarına alışkındım, çok sorgulamadan içeri girdim. Hepsi bir anlığına bana baktı.
"Çok bağırıyordunuz. Ayrıca Adella haklı, o sahillerde sivil diye bir kavram yok. Hatta sahillere sivillerin girmesine dahi izin yok, sahil sadece hükümet askerlerinden oluşuyor. Şüpheli bir davranış gördükleri anda fiziksel görünüşünüzle ilgili tüm verileri bildiriyorlar, dakikalar içerisinde detaylı kimlik ve GBT kayıtlarınız ellerine geçiyor. Ardından neler olduğunu zaten biliyorsunuz."
Bir sandalyeye oturdum, hepsinin yüzlerini izlemeye başladım. Adella nihayet birisi kendisine destek olduğu için mutlulukla doluydu, gururla sırıtıyordu.
Elias bir süre düşündü, o da sandalyesine geri oturdu.
"O zaman?"
"Bakın, içeri girmenin tek yolu kılık değiştirmeniz. Belki farklı görünüşünüze rağmen kimliğinizi teşhis ederler- ama bu tek şansımız. Önceki operasyonlarda su, hava veya karayolu kullandınız- ama artık bu imkansız. Benim yakalandığım başarısız operasyondan sonra güvenlik önlemlerini daha da arttıracaklar. Acımayacaklar."
"Yani sen operasyonda başarısız oldun diye bizim sonraki işlerimiz de risk altında, öyle mi?"
Bakışlarım soğudu, mimiklerim istem dışı sertleşti. Karşımdaki kişi dostum falan değildi şu an, dava arkadaşım değildi, Busi Timi'nin başı değildi. Sadece insanlarda kusur arayan bir pislikti.
"Evet. Benim yüzümden. Benim suçum. Oldu mu? Mutlu oldun mu?"
Elim boş tabanca kılıfıma gitti. Herkes bunu gördü ve eğer orada tabanca olsaydı ne yapmak üzere olduğumu da herkes anladı. Busi Timi'nin her üyesinin bakışları daha da yargılayan bir hal aldı. Bense soğuk akışlarımı bir an bile bozmayarak yüzlerine sanki onları paralamak istiyormuşum gibi bakmaya devam ettim.
"Bak Elias. Beni mahkeme salonunda kurtaran adamı vurdum. Beni seven adamı vurdum. Bana tehdit olabilecek bir adamın tenindeki hükümet dövmesini neşterle kazıdım! O diri ve ayıkken! Camlardan atladım, kendi hayatım ve masumların hayatı için! Abimi bırakıp gittim! Sence şu anda benim kusurlarım üzerinde konuşmanın bir anlamı var mı Elias!"
Kapıyı çarptım, çıkıp gittim. Çok da umrumdaydı sanki minik toplantınız...
Odama döndüm ve bulduğum ter türlü harita ve istihbarat verisinin üzerine çalışmaya başladım. Yeni bir idam emrimiz vardı: Başbakan Şimeon Azerta. Kendisi sadece başbakan değildi, hükümetin yaptığı insan deneylerine en çok bağış sağlayan kişiydi. Babası öldükten sonra onun tüm varlığı üstüne kalmış, başbakan olan babası aynı zamanda da türlü yolsuzluklarla oğlunun onun pozisyonuna getirilmesi için de her türlü önlemi almışı. Kumarbazdı, hem de şanslı bir tane. Hani her kumar oyununda birisi parasını kaybedip borçlanırken tüm parayı cebe atan ve bol bol sırıtan biri olur ya, işte Şimeon bu adamdı. Kadınlarla ilgilenmezdi, evliydi ama evliliği de umrunda değildi. Karısını şimdiye kadar bizzat gören olmamıştı. Hakkında bilinen tek şey adının Akay olmasıydı. O bir hayaletti, kimse tarafından önemsenmeyen bir hayalet...
Şimeon kumardan kazandığı tüm parayı deneylere bağış yapmak ve alışveriş için kullanıyordu. Gittiği her yer, Ellie'nin hükümet kamera sistemlerinin yarısını hacklemesi sayesinde biliniyordu. Kumarhaneler dışında gittiği yanlış bir yer yoktu. Peki neden yeni kurbanımız oydu? Şimeon, medyada sesi en çok yankı bulan kişiydi. Gençti, sosyaldi, zengindi, parlamentoda yer alıyordu, nazikti. Onun ölümü herkesi sarsacaktı. Üstü kapatılması imkansız bir suikast olacaktı. Bu da bizim parlamentoyu içten yıkma konusunda atacağımız en büyük adım olacaktı.
Şimeon Azerta bir isyanı başlatmak için biçilmiş kaftandı...
Kapı sesi duymamla beraber Adella'nın odama girdiğini fark etmem bir oldu. Adella yatağımın üstüne oturdu ve beni izlemeye başladı. Birkaç dakikalık sessizlikten sonra konuştu.
"İyi misin, Chelle?"
...Adella'nın sesi mi titriyordu..?
Sessiz kaldım, cevap vermedim.
"Chelle, Elias özür diliyor- öyle demek istememiş-"
"O zaman ne demek istedi Adella?"
"Elias'ı biliyorsun Chelle, düşünmeden konuştu yine-"
"Evet düşünmeden konuştu. YİNE DÜŞÜNMEDEN KONUŞTU!"
Yine bir sessizlik...
"Tabancan orada olsaydı onu vuracak mıydın, Chelle?"
Birkaç saniye duraksadım, sonra Adella'nın ağlamaklı sesine aldırmadan cevabımı verdim...
"Beni tanıyorsun, Adella."
Hıçkırık sesi. Adella koşarak odadan çıktı. Derin bir nefes verdim ve başımı ellerimin arasına aldım... Neden hep böyle oluyordu? Niye ben hep mutlu olduğum bir anda her şeyi mahvediyorum? Neden? Neden sevdiğim herkesi sürekli üzüyorum? Neden onlar benim alçak bir pislik olduğumu zannediyorlar? Neden kimse benim de bir kalbim olduğunu hesaba katmıyor? Kırdığım her kalple birlikte paramparça olduğumu kimse anlayamıyor. Onların üzüldüğünden daha çok üzüldüğümü, yaptığım kırılması imkansız kız rollerinin yalan olduğunu niçin kimse fark edemiyor? Sevince çok sevdiğimi, canımın çok yandığını ama sırf başkalarının bozduğu düzeni tamir etmek için sessiz kalıp kalbimi kilitlediğimi niye kimse anlayamıyor?
...Belki de ben onların beni anlamasını hak etmiyorum...
Kalbim bu düşüncelerle ağırlaşmışken başımı kaldırıp araştırmama devam ettim, kalbime mühür vurmaya sadece birazcık daha dayanmalıydım...
Yorumlar
Yorum Gönder