Kırık Kont Bölüm 17: Numaralar ve Alevler
Gözlerimi nihayet aralamayı başardığımda dudaklarımın kenarında kan olduğunu fark ettim. Kanımın zehirli ve sarhoşluk veren tadını hissettim. Başparmağımla kanı sildim ve ne yapacağımı bilemez bir halde Sirius'u izlemeye başladım. Etrafıma bakınca haftalardır üzerinde yaşadığım bulutun güllerle kaplı olduğunu fark ettim. Farkında olmadan, adeta bir ritüel gibi her gün ateşten bir gül dövmüş, ruhumun her santimini onunla süslemiştim. Gözlerimi bileğime doğru indirdim ve kolumu sıvadım. Oradaydı, onun bana hediyesi... Birbirimizin derisine dağladığımız siyah lanetli gül... Onun kalbimi çalıp sonra beni kalpsiz bıraktığı günün hatırası...
Bir karar verdim. Belki hayatımın en mantıklı kararı. Pelerinimi giyip yüzümü iyice gizledikten sonra tekrardan bir ateş vücudumu sardı, yanmaya başladım... Bulutların üstünde kül olurken Venellam'ın sarayında yeniden var oldum...
Venellam'ın odasındaydım. Sandalyesine oturdum ve odayı incelemeye başladım. Bembeyaz duvarlar, altın bir ayna, ihtişamlı bir yatak, altın bir masa, beyaz kürk bir halı. Gerçekten nefes kesici bir odaydı, tabii ben pek de mal ile kandırılabilecek biri değildim...
Uzun bir bekleyişten sonra Venellam odasına girdi. Altın yaldızlı beyaz kadifeden bir bornoz ve kadife bol paça bir pantolon giyiyordu. Kapıyı kapattı ve arkasını döndüğünde gözünü bir saniye bile benden ayırmadan bana baktı:
"Evet?"
Sesinde bir gram bile şaşkınlık yoktu. Daha çok zaten bildiği bir öyküyü tekrar dinlermiş gibiydi. Yavaşça kalktım ve önünde nazik bir reverans yaptım. Oyunculuk yapacaksam, tam yapmalıydım.
"Melek Klanı'nın Baş Büyücüsü Venellam'ı en içten saygılarımla selamlıyorum."
"Umarım Melek Klanı'nın Baş Büyücüsünün bu bayat numaralarına kanacağını düşünmüyorsundur?"
"Numara derken?"
Dudaklarımız aynı anda hafifçe kıvrıldı:
"Sen olduğunu biliyorum Kont Lucifer. Otur. Konuşalım."
Sandalyeye tekrar oturdum. Pelerinim melek suretimi tam olarak gizliyordu.
"Şimdi söyle, odamda aniden belirmenin onurunu neye borçluyuz?"
Kurnaz bir şekilde gülümsedim:
"Kızını özledin mi Venellam?"
Gülümsemesi soldu ve bana baktı.
"O zindandan kaçmayı nasıl başardınız?"
Güldüm:
"Venellam, öylesine kibrinin esiri olmuşsun ki Tanrı'ya kıyasla gücünün zerre kadar kıymeti olmadığı gerçeğini göz ardı etmişsin. Bu acınası. Acziyetini göz ardı etmek yapıp yapabileceğin en büyük hata."
Yüzü hiddetle kasıldı. Ayağa fırlayıp boğazıma yapıştı. Ben ise sadece gülümsüyordum.
"Kızına ulaşamayacaksın Venellam. İzin vermeyeceğim. Sen onu haketmiyorsun. Ve Tanrı şahidim olsun, bir daha onun acı çekmesine izin vermeyeceğim."
Öfkeyle tısladı:
"Şeytanın biri gelmiş bana Tanrı ile ilgili nutuk çekiyor. Kovulmuş olan soydan lanetli veliaht bana Tanrı'dan bahsediyor!"
"Dedim ya, kibir... Senin tüm sorunun kibir, Venellum."
Son kez gülümsedim, belimdeki hançeri kavrayıp karnına sapladım. Sonrasında ise tekrar kendimi yakıp onun odasındaki varlığımı kül haline getirdim. Tanrıçanın Mezarında tekrar var olduğumda orada birisinin daha olduğunu fark ettim...
...Tanrım bana intikam için bir şans verdi...
Yorumlar
Yorum Gönder