Kırık Kont Bölüm 14: Yaseminler...
Gözlerimi kırpıştırdım ve göz kapaklarımı araladım. Derin bir nefes aldım ve yavaşça doğruldum. Etrafımı çevreleyen yıldızlara baktıktan sonra kanatlarımı açtım. Gökyüzünden yeryüzüne doğru süzüldüm. Pulchra'nın cennetinde, bir yasemin tarlasındaydım şimdi...
Pulchra, Thammenos'un aksine adeta yıldızlarla süslenmiş, kendisine ismini veren Tanrıça Pulchra'nın yansıması olan bir şehir. Derler ki Tanrıça Pulchra, babası Tanrı Thymos'un onu 7 asır boyunca korumak için hapsettiği gökyüzü zindanı Fengari'den kaçtıktan sonra olur da babası Thymos onun peşine ablası Ypiteris ve abisi Doulos'u takarsa bir sığınağı olsun diye inşa etmiş bu şehri. Şehrin adını da Eleftheria koymuş. Ancak daha sonra özgürlük takıntısıyla yanıp tutuşurken kendini ölümlüye çevirmek için kanını Sofia Nehri'ne akıtmış -ki bu nehir yeryüzünden başlayıp gökyüzüne, Tanrılara ait olduğuna inanılan Potamos'a uzanır- ve böylece sahip olduğu yakut kanı yavaşça mercan pembesine dönmüş. Ancak Pulchra bu kadarıyla yetinmeyip, fazlasını istemiş. Eğer melek olabilirse hem özgür olur hem korunur diye düşünmüş... Ametist rengi saçlarını kısacık kesmiş, bu bedel olarak yeter diyerek... Ama yetmemiş... Melek Caritas onun adağını yeterli bulmamış bir melek olmak için. Yolundan dönmüş isyankar bir tanrıçayı kabul etmek için çok daha fazlası gerekliymiş. Ve en sonunda, ne zaman ki Pulchra her şeyini Melek Caritas'a sunmuş, o zaman Melek Caritas ondan ne istediğini açık açık söylemiş...
...Melek Caritas ondan kendinden sonraki tüm kuşaklarına ışığı kullanabilme gücünü vermesini istemiş...
Tanrıça Pulchra ne yapacağını bilemeden Sofia Nehrinin kıyısında otururken Potamos'a erişmek için tek bir yol olduğuna karar vermiş en sonunda...
...Kendisini, isyankar Tanrıçayı, Sofia Nehrine atarak tanrılara ulaşmak, hayatından vazgeçerek yeni bir hayat için bir fırsat kazanmak...
...Pulchra tek bir şeyi hesap edememişti...
O gerçek de Thymos'un isyankar kızına karşı en ufak bir merhamet kırıntısı hissetmediğiydi..Pulchra Potamos'a erişince bekçi Tanrı Froura tarafından yakalandı ve babası Thymos'a bir tutuklu olarak teslim edildi. Pulchra artık eskisi gibi görünmüyordu, artık güzellik tanrıçası gibi görünmüyordu... Onu koruyacak kimse kalmamıştı. Ve gökyüzü bir zamanlar korumak için esir aldığı o kızı bu kez korumayı reddedince Thymos kızını amcasına teslim etti, Mavros'a. Mavros yeğenini Amartias zindanına hapsetti ki bu zindan yeryüzünün en alt katında bulunan ve en büyük günahkarların bile gönderilirken gerçekten hakettiler mi diye düşünülen bir zindandı. Pulchra bir melek olma uğruna her şeyini kaybetti, ölümlü bedeni de bu zindanı kaldıramadı...
...Pulchra o zindanda öldü...
Cesedi geldiği gibi, Sofia Nehriyle yeryüzüne geri gönderildi. Melek Caritas onun bedenini kucaklayıp şehrine götürdü. Bedeni gömdü ve bedenin gömüldüğü yerden yaseminler tüm toprağı kapladı...
Melekler yaseminlerin en çok olduğu yeri "Tanrıçanın Mezarı" olarak adlandırdılar, orayı kutsal kabul ettiler. Ne zaman ki bir çocuk kabus gördü, ne zaman ki bir genç aşık oldu, ne zaman ki bir anne çocuğuna kavuştu, ne zaman ki bir adam baba oldu, ne zaman ki bir kalp porselen olup kırıldı ve ne zaman ki kalpler çeşitli duygularla kaplandı, melekler Tanrıçanın Mezarına gidip dertlerini ona anlattılar... Ve dertlerini her anlattıklarında yaseminlerden birisine bir kurdele bağlarlar ki bu tanrıçanın sırlarını kimseye anlatmamaları için yaptıkları bir anlaşmaydı. Şehrin adını da tanrıçanın onuruna Pulchra yaptılar, Thymos ölmüş kızının mezarı olan şehre acır da korur diye...
Yaseminleri ezmemeye çalışarak ilerledim. Ve kurdele bağlı yaseminlerin olduğu bir yere geldim. Tanrıçanın Mezarıydı burası, sırların saklandığı kalpti... Tanrıçanın Mezarında yaseminlerden bir tanesine kurdeleye bağlı bir mektup bıraktım...
...Umarım ki doğru kişiye ulaşır...
Yorumlar
Yorum Gönder