Metal Kalp Bölüm 8: Doğum Günüm...
~11 Yaş Doğum Günüm~
"UYANIN!!"
Yatağımdan kalktım. Pijama olarak kullandığım siyah atletimin üstüme gri tshirtümü giydim, altımdaki siyah şortumun üzerine siyah pantolonumu giydim. Ranzanın üst katına tırmandım:
"Abi uyan, Bayan Nicolette bekliyor."
Gözlerini kırpıştıran abim nihayet uyandı. Burada geçirdiğimiz 2,5 yılın ardından çok değişmişti. Zayıf vücudu güçlenmiş, bakımsız uzun saçları kısalmıştı. Kişiliği de değişmişti, benim daima koruyan abim gitmiş, yerine beni kan bağı nedeniyle yanında tuttuğu bir yük olarak gören bir adam gelmişti.
...Ben de bir o kadar değişmiştim...
Zayıf vücudum gitmişti, kilo almıştım. Uzun saçlarım hâlâ upuzundu, Aleksey kesmeme izin vermemişti, güçlenmiştim, Aleksey ile abi kardeş gibi olmuştuk ama öz abimle aramıza uçurumlar girmişti...
"Uyandım. Giyineceğim, bi dakka."
Siyah tshirtünü ve siyah pantolonunu giydi. Ardından bana soğuk gözlerle baktı:
"Çıkabiliriz."
İletişimimiz bundan ileriye gitmedi. Odamızdan çıktık ve antrenman alanına doğru yürümeye başladık. Aniden birisi beni belimden yakalayıp poşet gibi havaya kaldırdı:
"Naaberrr Miche?"
"Aleksey yine mi!!!!"
"Doğum günü kızının o kadar you yürümesine izin veremeyiz, haksız mıyım?"
"Aleksey bırak antrenmana gitmem lazım-"
"Gidersin gidersiiin~"
"ALEKSEY DİMA BORİS!"
Kedi gibi sırıttı:
"Buyuuur?"
"İlla taşıyacaksan antrenman salonuna doğru yürü, zıt yöne doğru değil."
"Pek tabii Bayan Doğum-Günü-Kızı, nasıl isterseniz."
Antrenman salonuna vardığımızda Aleksey beni nihayet yere indirdi. Ona bakıp güldüm:
"İki yıl falan önce kekeme bir lolipop çocuktun Alek, ne ara beni çöp poşeti gibi havaya kaldırır oldun beynim basmıyor yemin ederim."
Güldü:
"Antrenman antrenman diye başımın etini yedin, çok iş az laf."
Bandajları ellerime sardıktan sonra asılı duran kum torbasında pratik yapmaya başladım. Antrenman salonu bizim yaşlarımızda veya bizden büyük pek çok kişinin antrenman yaptığı bir alandı. Kimisi koşu bandında bacak kaslarını güçlendiriyor, kimisi ağırlık kaldırıyor, kimisi ise dövüş pratiği yapıyorduk. İçinde bulunduğumuz tesistekilerin bizlere aylarca iyi davranmalarının ücreti buydu: onlar için çalışmamız. Bu "çalışma"nın içeriğini 11 yaşında bir kız olarak tam olarak anlayamasam da iç sesim bu çalışmanın içeriğini pek de duymak istemeyeceğimi söylüyordu. Ben de pek sevgili iç sesime paşa paşa itaat ediyordum.
Kum torbasını yumruklarken yan gözle Aleksey'i izledim. O da onu izlediğimi fark etmiş, ağırlık kaldırırken beni izliyordu. Sırıttı ve ağırlık kaldırırken o da beni izledi. 2,5 yıldır beraber olmanın sonucunda artık bakışla anlaşabilecek bir seviyeye gelmiştik.
2 saatlik antrenmanın sonucunda yorgun bir vaziyette bandajlarımı çözdüm. Kenara çöktüm, soluklandım. Aleksey de yanımda belirdi:
"Yoruldun mu doğum günü kızı?"
"Sen yorulmadın mı?"
"Yooo, enerjim gayet yerinde."
"İmkansız."
"Yemin ederim."
"İyi aferin sana."
Kaşlarımı çatıp nefes aldım. Bu çocuğun şu bitmeyen enerjisi Hogwarts'ın 7 gizeminden biriydi kanımca.
"Doğum gününde somurtma bari Miche."
Saçlarımı parmaklarıyla taradıktan sonra uzun saçlarımı örmeye başladı.
"Doğum günüm de sıradan bir gün, tek farkı benim dünyaya getirilmiş olmam."
Güldü ve boynuma soğuk bir zincirin geçirildiğini hissettim...
...Fısıldadı:
"Bu kolye anneme aitti. O benim her şeyimdi, Şimdi bir zamanlar en sevdiğime ait olan kolyeyi, bu dünyada hâlâ hayatta kalan en sevdiğime hediye ediyorum. İyi ki doğmuşsun Michelle Howell, iyi ki getirilmişsin dünyaya... Sayende Rus bir çocuğun yaşam amacı oldu... İyi ki doğdun Michelle..."
Yorumlar
Yorum Gönder