Genç ve anonim bir yazarım. Hikayelerimi burada paylaşıyorum. Emeğe saygılı olmanızı, kaynak belirtmeden paylaşmamanızı ve yorumlarda küfür içerikli paylaşımlarda bulunmamanızı rica ediyorum.
BÖLÜM 1: KAÇIŞ Koştum...Tüm gücümle koştum... Yağmur hasar görmüş kolumdaki açık devrelerin cızırdamasına ve canımın yanmasına sebep oldu.... Arkamdan çığlıklar, bağıran erkek ve kadın sesleri, siren sesleri, ve silah sesleri geliyor... . ..Peki neden tüm bu karmaşa?.. Ben Michelle. Michelle Howell . Bozuk bir kod yüzünden tüm şehri birbirine katan ve başına ödül konan bir cyborgum. Ne kadar şiirsel ve dokunaklı değil mi? Onların yaptığı kötülüklere karşı kör, sağır ve dilsiz kalamadığım; yerimden kalkıp bağırdığım, direndiğim için hakkımda infaz emri çıktı. Kodum tamamen silinecek ve boş bir kukla haline getirileceğim... ...Başıma ödül konuldu, çünkü haksızlığa sessiz kalamadım.... Zaten onlar için en büyük günah da bu değil midir? Ellerinde koca bir hükümeti kontrol etme güçleri var ve bir "kodu bozuk" ortaya çıkıp her şeyi mahvetmek istiyor... ---Aklı olan kimse buna izin vermezdi.--- Koştum, koştum, yanaklarımdan süzülen şeyler yağmur damlaları mı yoksa göz yaşlarım mı...
Ona baktım. Gülümsüyordu. Bazen bir gülümseme çok şey anlatır bize. Mesela barışma vaktinin geldiğini anlatır. İlk "Seni seviyorum"un müjdecisidir bazıları. Veya kırılmış bir kalbi tamir etme çabasını anlatan bir şiirdir bazen gülüşler... İşte ben de onun gülümsediğini görünce küçükken yaptığım hatayı unuttum. Kabuslardan men edilme nedenimi unuttum. "Gelmişsin. Affettin mi artık?" Güldü. Kaşlarını hafiften çattı. "Kuralları çiğnemenin bedeli 16 yıldı." "Kuralları çiğneyen 6 yaşında bir kız olsa da mı?" "Evet. Eğer sana o gün merhamet gösterseydim şu anda olduğun kişi olamazdın. Seni gerçek hayattan da kurtarmamı isterdin. Ama daha önce de söylediğim gibi, elimden sadece kabuslar geliyor..." "Şu an karşımdasın ama?" Gülümsedi ve omuz silkti. Kenardan gözlerinden ateş saçan Aleksey'e kaçamak bir bakış attı. "Aslında değilim. Nedense kabuslarını unuttuğunu hissettim, ben de sana hatırlatmaya geldim. Sana darılsam da,...
Derin bir nefes alarak uyandım. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Binlerce hayal gerçeğinden bir anda gerçek dünyaya uyanmıştım. Doğruldum, saat gecenin üçüydü. Gördüklerimi anlatmak, birileriyle paylaşmak ve hatta güvenilir bir omuzda ağlamak istiyordum... Tekrar uyumaya çalıştım ama elimden gelen sadece tavana bakmaktı. Bir süre tavanla bakıştıktan sonra uyuma çabalarımın faydasız olacağını anladım. Üstüme bir ceket alıp dışarı çıktım, biraz hava almam lazımdı. Sessiz ve karanlık sokakta sokak lambalarının eşiliğiyle yürümeye başladım. Ay son dördündü, ama yıldızlar görünmüyordu. Gerçekten, gökyüzünde tek bir yıldız dahi yoktu... Yıldızlara nişan alıyordu, vurduğu her yıldızla beraber gökyüzünde yağmurlar yağıyordu. Yürümeye devam ettim. Hafif bir yağmur yağmaya bağladı, yumuşakça saçlarımı okşadı. Soğuk gelmedi yağmur, daha çok ılık ve şefkatli bir anne eli gibiydi. Yerlerde su birikintileri oluşmaya başladı. Gökyüzüne baktığımda tek bir bulut dahi göremedim oysa, belki de yağ...
Yorumlar
Yorum Gönder