Kırık Kont Bölüm 11: Incaendeum
...Ve göklerde bulutların arasında küllerimden yeniden doğdum...Sığınacak Tanrı'dan başka kimsem yoktu, hiç olmamıştı, ve asla da olmayacaktı. Çünkü Şeytanların arasında kısılı kalmıştım ben; kötü zannedilen bir masum, lanetli zannedilen bir kutsanmıştım...
...Gerçi herkes kendine göre masum değil midir..?
Bulutların üzerine oturup gidecek yeri kalmamış bir kont, bir lanetli, bir veliaht olarak altımda serili olan dünyayı seyrettim. Artık hiçbir şeyim yoktu, bu da benim zekamı kullanmam gerektiği anlamına geriyordu...
...eh, yapmadığım şey değildi...
Altımdaki kaos içerisindeki dünyayı seyrettim... Demir, altın, zincirler ve kilitlerle ikiye ayrılmıştı meleklerin ve şeytanların dünyası. Bunlar görünürdeki sınırlardı, ama daha tehlikeli sınırlar da vardı. Melek görünümündeki şeytanlar ve şeytan gibi görünmekle lanetlenmiş masumlar gibi mesela...
Şeytan Klanı'nın liderinin oğlu olmanın bir takım avantajları vardı. Hiç kimsenin sahip olduğumu akıllarının uçlarından dahi geçirmedikleri güçlere sahiptim ben. Ve bu güçleri saklamasını nasıl bildiysem, kullanmasını da öyle bilirdim...
-----------12 Yıl Önce-----------
"Vay be..."
Aynadaki yansımama bakarken saçlarımın renginin yavaşça abanoz siyahından altın sarısına dönüşmesini izledim. Cildimin renginin yavaşça beyaza dönmesini, kızıl gözlerimin kristal mavisine dönüşmesini izlerken zevkten tek kelimeyle dört köşe olmuştum.
"Ha-ha...Bu...."
Sessiz kahkahalarla dış görünüşümün bir şeytandan meleğe dönüşmesini izledim. Ellerimi çırpıp kapımın sessizce kilitlenmesini sağladım. Kanatlarımı açınca iki şeytan kanadının kusursuz birer melek kanadına dönüştüğünü fark ettim. Boynuzlarım yoktu, kızıl gözlerim yoktu, beni şeytan yapan hiçbir şey yoktu. Mükemmeldim.
Ama bu keyfimi gölgeleyen bir gerçek vardı. O da eğer babamın bu başıma geleni öğrenirse bana yapacaklarıydı ki, pek umrumda olmamakla beraber pek de düşünmek istemediğim bir gerçekti. Görünüşümü tekrar şeytana çevirdim, o mükemmel görüntü yerini tekrar bozuk bir yansımaya dönüştü.
...Mutfaktan aşırdığım çikolatalar gibi bu gücümü de gerektiği güne kadar saklayacaktım...
-------------Günümüz-------------
Otururken derin bir nefes aldım, şeytani görünüşümün yavaşça bir meleğin güzelliğiyle kaplanmasına izin verdim... Saçlarım altın sarısı, cildim mermer beyazı, gözlerim ise kristal mavisi oldu. Ejderha kanatlarım iki yumuşak melek kanadına dönüştü. Ellerimdeki gümüş yüzüklerimdeki yansımama baktım.
"12 yıl oldu ha... Merhaba diğer ben..."
Kanatlarımı açıp denize doğru indim, bugün düşmüş melek rolüne girebilirdim...
Denize indim... Suyun tüm vücudumu yumuşakça kapladığını hissedebiliyordum... Gözlerimi açtım, vücudumu serbest bıraktım....
...Artık daha da derine inmem veya göğe yükselmem Tanrı'nın takdirine bağlıydı...
...Ve Tanrı beni yavaşça gökyüzüne doğru yükseltti, yüzeye ulaştım...
Sudan çıkıp karaya doğru yüzdüm, sudan çıkmış ve meleklerin arasına karışmaya hazırdım.
Üzerimdeki yıpranmış kıyafetleri çıkarttım, Barış Görüşmeleri gününden beri aynı kıyafetleri giyiyordum ve bunlar Şeytan Klanı'nın kıyafetleriydi. Şeytan kıyafetleri giyen bir melek çok dikkat çekerdi. Kendime yeni kıyafetler bulmalıydım. Bir süre ıslanmış kıyafetlerimi kuruttuktan sonra altına giydiğim gri atleti ve siyah pantolonu giydim. Yeni kıyafetler bulana kadar bunlarla idare etmek zorundaydım. Ellerimdeki yüzükleri ve boynumdaki zincirleri çıkartıp suya attım, tek bir tanesi dışında...
...Bana kim olduğunu söylemedikleri annemden kalan yüzük dışında...
Ağaçların arasında ilerlemeye başladım... Saatlerce yürüdüm, uçamıyordum çünkü kanatlarım suya düştüğümde sırılsıklam olmuştu. Uzun bir yürüyüş ardından meleklerin şehrinin bilinmeyen yüzüne, terkedilmişlerin ve evsizlerin bulunduğu, yasadışı malların pazarlandığı, yani kısaca melekler şehrinin şeytani parçasına vardım....
....Thammenos'a...

bidakka abi nasıl melek oldu bu?
YanıtlaSil