Kırık Kont Bölüm 10: Orandi
Şeytan ve melek ilk kez beraber dua ettiler o gün. Birbirleri için dua ettiler, kurtuluş için dua ettiler... Kanatlarını saran prangalardan kurtulmak için dua ettiler...
...O gün iki lanetli Tanrı'ya özgürlük için yalvardılar...
...Ve Tanrı da onların bu duasını duydu...
Anlaşılan hiç kimse bir şeytanın gözde günahı olan kibiri bırakıp Tanrı'ya dua edeceğini düşünmemişti. Çünkü bileklerimizin etrafındaki prangalar tek tek kırılıp düşerken Kömür Kuşumun da benim de kanatlarımızın yavaşça özgür kalıp açıldıklarını hissediyorduk...
...Onun kanatları gümüşi kanı ile kaplanmıştı...
Etrafımızdaki mahkumlar bizi saran ışık ortadan kaybolduktan sonra bağrışmaya başladılar. Oysa benim gözümün gördüğü tek şey Kömür Kuşu'mun gözlerinden akan şaşkınlık ve sevinç gözyaşlarının gümüş kan lekeleriyle ıslanmış beyaz elbisesinin üstüne düştüğü, zayıf vücudunun şok içinde titrediğiydi. Ve -ah bilirsiniz, şeytanlar çok nadiren olayları cidiye alabilirler- yüzümde hayatımda hiç takınmadığım kadar büyük bir sırıtışın belirdiğini hissederken kahkaha attım...
...Attığım ilk gerçek kahkaha olabilirdi...
Herkes bana şaşkınlık içerisinde bakmaya devam ederken kahkaha atmaya devam ettim. Özgürlüğe kahkaha atıyordum, beyaz haşeratların bizi hapsetmedeki başarısızlıklarına kahkaha atıyordum, öz babalarımızın bize yaşattıkları işkencelere kahkaha atıyordum, bizi lanetleyen kadere kahkaha atıyordum, iki lanetlinin kendilerini lanetleyen Tanrı tarafından kurtarılmasının sevincine kahkaha atıyordum...
Kömür Kuşum kahkahalarımdan şoka uğramış olacak ki sessizce beni izlerken ilk defa yaptığına şahit olduğum bir şey yaptı...
...gülümsedi...
...Tanrım o gülümseme, o gülümsemeyi hakedecek nasıl bir iyilik yapmış olabilirim diye düşünmekten kendimi alamıyorum... O pislik beyaz kanatlı haşeratlar bu kızın yüzündeki gülümsemeyi bu denli uzun işkenceleri ona nasıl layık gördüler? Böyle kötü kalpli yaratıklar nasıl melek ünvanına layık görülebilirler?
...Sanırım dünya melek görünümlü şeytanlarla dolu...
Aniden kulaklarımı meleğimin, tanrıçamın, Kömür Kuşumun, kara kanatlımın kadife gibi sesi doldurdu:
"Ee, prangalardan kurtulduk şimdi?"
Sırıttım:
"Birazcık şeytanlık yapmayı planlıyorum, aslına bakarsan..."
"???"
"Anlatayım...Ama öncelikle..."
Elimi ona doğru uzattım, hafifçe eğildim:
"Kömür Kuşum, intikamınızı almakta Kırık Kont'a eşlik etme onurunu bana lütfeder misiniz?"
Kollarını göğsünde kavuşturdu:
"Hayır. Bir şeytanın yardımına ihtiyacım yok, kendim de pek âlâ halledebilirim."
Elimi geri çektim, kaşlarımı çattım:
"Siz melekler ne zaman kibirli olmayı bırakacaksınız? Yardımım olmadan ne yapmayı planlıyorsun, öylece gidip sevgili altın kalende sıradan hayatına geri döneceğini mi?"
"Elbette hayır. Ama daha bir şeytanın yardımına muhtaç kalacak kadar düşmedim."
"O prangalardan kurtulmayı benim yardımımla başardığını hatırlatmama gerek var mı?"
"Yardım istemedim, senin seçimindi."
Derin bir nefes aldım, burun kemerimi sıktım:
"Tanrım...Cidden bir melek olamayacak kadar yüzsüzsün."
"Yüzsüz değil gerçekçi, rica ederim. Hem o zaman sen de bir şeytan olamayacak kadar safsın."
"Saf ha? Ben olmadan bu hapishaneden nasıl çıkmayı planladığını açıklama zahmetine girmek ister misiniz, 'Leydim' ?"
Gülümsedi, daha ben engel olamadan yerde duran prangalarının sivri parçasıyla bileği kesti, kanı yere doğru akmaya başladı. Kanı duvarı boyarken bana doğru baktı ve konuştu:
"Tek gücü olan kişi siz şeytanlar değilsiniz."
Etrafına kanıyla bir daire çizdi:
"Elveda Kırık Kont, sana zindandan kurtulmada başarılar. Dikkat et de darağacı ipi boynuna dolanmasın."
İçinde bulunduğu daire gümüş bir ışıkla kaplandı, ve silueti yavaşça ortadan kayboldu.
Duvarın dibine doğru çöktüm, yavaşça oturdum... Biraz da kendi halime güldüm...
...Melekler iyilik yapmaya çalışan şeytanları kendi karanlıkta terk edip gidiyorlardı ve o şeytan da yalnız kaldığı her saniye biraz daha karanlığın kölesi oluyordu...
...Parmaklarımı şıklattım ve etrafımızdaki mahkumlar, muhafızlar, herkes derin ve kabuslarla süslenmiş rüyalara daldılar...
Bedenimi yaktım, otururken alevler içinde yanarken hücrelerde yüzlerince acı ifadeleriyle uyuyan mahkumları izledim... Yavaşça kül olurken bedenimin ve ruhumun başka bir yere, en yakın uzak yere doğru çekildiğini hissettim...
...Şimdilik kaç Kömür Kuşum, şeytan hatasında ısrarcıdır; sen de benim hatamsın, ve senden vazgeçmiyorum...
Yorumlar
Yorum Gönder