Metal Kalp Bölüm 5: Kapan
Sertçe duvara yapıştırılmamın etkisiyle kafamı duvara çarptım. Ve gözlerimi karşımdaki kişiye diktikten sonra, onun karşılaşmaktan ölümüne korktuğum tek cyborg olduğunun farkına vardım...
...Abimdi...
...Ve beni hep o koruduğu, o büyüttüğü için, kodumda da bozukluk olup duygularımı arka plana atamayacağımı bildiğim için abimle karşılaşmak başıma gelebilecek en kötü olaydı...Çünkü o duygularını arka plana atabilirken ve merhametsizce dövüşebilirken ben bunu yapamazdım...
...Şuanda Azrailimle bakışıyordum...
"Tekrar soruyorum, ne halt yemeye buradasın?"
"Özgür bir bireyim ben, şimdi de gittiğim yerleri sana mı soracağım?"
Güldü:
"Özgür? Michelle sen aranan bir suçlusun... Başkan Huang-Li Chen'in ölü ya da diri ele geçirebilmek için ardına bir ordu taktığı kişisin..."
Cebinden bıçağını çıkarttı...
...Bıçağımızı...
-----16 Yıl Önce-----
"Abi...abi çok acıtıyor..."
"Biliyorum, Chell. Geçecek, tamam mı? Abin burada. Seni kimsenin ellerine bırakmam ben."
"Abi, annem ne zaman dönecek?"
"Baharda döneceğim dedi, unuttun mu? Baharda gelecek. Hem de bize bir sürü çikolata getirecek. Bir sürü hediye alacak bize."
"Abi, annem kazak da alır değil mi? Çok üşüyorum ben. Kazak alsın. Hani sokakta gördüğümüz o kızlar var ya, işte onların giydikleri gibi bir kazak istiyorum ben."
"Alacak. Elbette ki alacak. Annemiz o bizim, bizi asla bırakmaz. Hem de daha güzel kazaklarla dönecek, görürsün."
"Abi babam da doğum günüme gelir değil mi? Hem havalar o zaman ısınacak, savaş o zaman biter değil mi?"
"Kesinlikle."
Abim sarıldı bana; beni tüm dünyadaki kötülüklerden korumak istercesine, gerçek dünya ile arama set çekip masumluğumu korumak istercesine sarıldı...
...Beni annemizin ve babamızın asla geri dönmeyeceği gerçeğinden korumak istercesine sarıldı o gün abim...
Hep yanımdaydı abim, sokakta yaşarken karşımıza tekinsiz tipler çıktığı olurdu. Böyle durumlarda korkusuzca bıçağını kavrar, korurdu beni...
...O benim biricik koruyucumdu, ta ki anıları paramparça edilip beni öldürmeye karalı bir canavara dönüşene kadar...
-----Günümüz-----
Abimin bıçağı göğsüme bastırdığı elini kavradım, abim bile olsa onu incitmek pahasına hayatta kalacaktım. Hem...artık abimdi değildi o, hükümetin yönettiği bir kuklaydı.
"Korumaya yemin ettiğin kız kardeşini kendi ellerinle mi öldüreceksin abi? Senden merhamet dilenmeyeceğim, boşuna yalvaran masum bir kız görüntüsü bekleme."
Ani bir hareketle bileğini büktüm, bıçağı aldım, sert bir tekme savurdum ve koşmaya başladım. Abimin de koşmaya başlayıp bir yandan da bana sövdüğünü duyabiliyordum. Dudaklarımın sırıtmasına engel olamadım. Durum ne kadar korkutucu da olsa bir şekilde gülünecek bir taraf bulabilen bir kızdım ben. Deli miydim? Sonuna kadar. Asi? Elbette. Zeki? Mütevazı olamayacağım, bir grup sorgulama kabiliyetini yitirmiş robot arasında yetişmiş bir kız için Sokrates sayılırdım ben. Bu düşünceler arasında sırıtırken koşmaya devam ettim. Yan sokağa saptım, şu anda şehrin en ücra bölgelerinden birisindeydim. Ancak ve ancak toplum içine karışamayacak derecede unutulmuş kişiler buraya gelirdi. Kendi kendime mırıldandım:
"Eh, galiba bu yakında unutulup toz olacağıma dair bir kehanet..."
Koşmaya ve bölgeden uzaklaşmaya devam ettim. Ama tam ara sokaktan çıkmışken kulağıma kan dondurucu bir sesin ulaşmasıyla kıpırdayamaz hale gelmiştim.
"Aceleniz mi var, Howell?"
Gördüğüm manzara hiçbir şekilde iç açıcı değildi. Bir ordu dolusu asker vardı karşımda, bir ordu dolusu cyborg, bir ordu dolusu kukla...
Ve başlarında da kadife sesi, asker üniforması ve bana doğrultulmuş eski bir HK G3 piyade tüfeğiyle "o" vardı....
Yorumlar
Yorum Gönder