Kırık Kont Bölüm 4: Mea Dea
BÖLÜM 4: MEA DEA
Onu gördüm.... Görmemek mümkün müydü ki?
Tüm o beyaz elbiseler, altın aksesuarlar, beyaz kanatlar, albino bedenler içerisinde onu farketmemek için aptal olmak gerekirdi; Tanrım bu kız.... farklıydı. Başı dik yürüyüşü, simsiyah uzun saçları, simsiyah gözleri, buğday teni, ve..... kara kanatları. O yürürken tüm o zayıf ruhların içerisinde güçlü bir ruh hissettim. İlk görüşte aşk gibi deli saçması bir şey düşünülmesin, Kırık Kont bir haşerata aşık olacak kadar düşmedi daha. Hayır hayatımın aşkını falan bulmadım onda, onda...kendimi buldum. O da farklıydı, o da lanetliydi, o da uğursuzdu, ben kırıksam o da kararmıştı.
Bakışlarımı soluna kaydırdım, yüzümde kontrolsüz bir kasılma oldu. Anlaşılan kendimi gördüğüm o beyaz kanatlı haşerat Melek Klanı'nın kibirli Baş Büyücüsü Venellam'ın kızıydı. Tabii ki o bakışlardan akan kibirli tezek görmüş ifadeden anlamam gerekirdi. Baş Büyücü Vanellam'ın görünüşü kızının görünüşünün neredeyse zıttıydı- neredeyse. Bembeyaz bir cilt,altın sarı saçlar, altın sarı gözler, iri bir vücut yapısı, iri beyaz kanatlar, beyaz bir takım elbise, altın rengi kravat, ayakkabı ve saat- belki de gerçekten altındırlar , bu kibirlinin ne yapacağı hiç belli olmaz.
Bir selamlaşma faslından sonra ilk görüşmeler başladı. Bu görüşmelerde basitçe iki ülkenin geleceği, gelecek savaş ve barış politikaları, eğitim politikaları, kısaca geçmişte olmuş ve gelecekte olacak her şey tartışılır, konuşulur, paylaşılır. En sonunda geçmiş savaşlarda ölen savaşçılar için baş sağlıkları iletilip ruhları için kadim anma töreni düzenlenir. Bu rituel her yıl tekrarlanır.
2 saatlik politika belirleme görüşmesinin ardından bir ara verildi. Ara verilmesinin ardından binanın bahçesine doğru ilerledim. Tenha bir köşe buldum, oturup soluklandım... Başım zonkluyordu. Tüm bu politik konuşmalar içinde resmen boğulmuştum. Başımı arkamdaki sütuna yasladım, gözlerimi kapattım, derin bir nefes aldım.... Kırık boynuzuma dokundum- benden bana duyulacak saygıyı, ünvanımı, her şeyimi alan boynuzuma- ve rüzgarın saçlarımı uçurduğunu hissettim.... Gözlerimi açtım. kravatımı gevşettim, gömleğimin üst kısmını araladım. Kırık Kontun nefes almaya ihtiyacı vardı, zaten kendi karanlığında yeterince boğuluyordu. Kanatlarımı açtığımda gömleğimi arkasından hafif bir yırtılma sesi geldi; acaba bu yırttığım kaçıncı gömlekti? Pek sevgili gömleğim, şu anda benim tarafımdan iki adet dikey yarıkla kutsanmıştı. Ejder kanadı gibi olan iki kanadımı çırparak Melek Klanı Kongre Binasının çatısına indim. Nihayet yalnızdım....
...Ya da ben öyle sandım....
Beyaz kanatlı haşerat prensesi binanın çatısındaki altın melek sembolüne yaslanmış, gözlerini kapatmış, iki kara kanadı kıvrılmış bir şekilde sanki sonsuz uykuya dalmak için hazırlanıyormuş gibi duruyordu... Aniden gözlerini açtı ve beni gördü, ve öyle bi bakış attı ki Tanrı'ya yemin ederim....
Keşke Pax beni lanetleyip cehennemin 7. katının en uğursuz zindanlarına atsaydı da kalbimi adeta zincirlerle boğan o bakışları görmeseydim...
Donup kalmıştım... Elbette ki Kırık Kont olarak küçümseyici, hayal kırıklığı dolu bakışlara alışmıştım ama bu bakışlar.... O gözler.... Dudağının bükülme şekli.... Başını çevirme şekli....
"Tanrıçam, keşke bana en ağır işkenceleri yapsaydın da o bakışı atmasaydın... Kırık Kont'un kalbi kırık, Kırık Kont aşık oldu sana, dünyada en çok nefret etmesi gereken o kara kanatlı meleğe, şeytan aşık olunca ne yapacak şimdi? Ah tanrıçam, zaten kendi hüzünlerim yeterdi bana, neden bir de kendininkini ekledin?"
Ama kalbim bu sözleri çığlık atarken, dudaklarımdan çıkan ve beni nefes aldığım her saniye kendi hüzün bataklığıma hapseden o lanet olası sözler ise;
"Kara Kanatlı bir melek ha? Nesin sen, şeytan-melek piçi mi?"
oldu....Lanet olsun Kırık Konta....
Kırık Kont isimli kurguma aittir.
YanıtlaSil